Özgeçmiş
PROJELER

 

 

 

Anasayfa    

nami-diger
KUZiNE LOKANTASINDAN BiR MEKTUP !..

Saygideger büyüklerim sevgili küçüklerim ! Size bu mektubumda, bir lokantanin yapim öyküsünden bahsetmek istiyorum.

Iskender kebap, kestane, ipek, biçak, zeytin ve seftali gibi; Bursa’yi temsil eden alti seyi de satacagindan “Bursali” ismi pek yakismisti önceleri. Fakat çagrisiminin bir garip yorumu isvereni hayli rahatsiz etti.. Baska türlüsünün halkimiza cazip gelmeyecegini sanan reklam ajansinin teklifi ve isverenin onayi ile ismi "Kuzine Restaurant" oldu..

Sevimli "kuzine"nin "cusine" olmadigina dua edip, lokantanin "restaurant" olmasina razi olmak gerek !.. Ünlü "shopping center"lerin birer birer "alisveris merkezi"ne dönüstügünü, bunun bir toplumsal direnis ve yabanci organi reddetme refleksi oldugunu fark edemeyenler hala israr ediyorlar Amerikancada..

Neden ? Çünkü toplumun önünde olmak yürek ister, kalabaliga karismak en iyisidir.. Kendin gibi olmanin erdeminden, herkes gibi olmak ugruna vazgeçiveriyor insanimiz..

"500 m2 bir lokanta istiyoruz. Dekorasyon projesini yapar misin ?" teklifinin 1500 m2'ye büyümesi, mimari projeye dönüsmesi ve üç misli süreye uzamasini sineye çeken mimarin iyi niyetinin isverence zekice kullanimi ve razi olus.. Peki bu neden ? Çünkü tipik Anadolu tüccarinin "dedigim oldu !" sevincinin yaninda, mimarin "benim de projede dedigim oluyor !" sevinci baskin çikiyor ondan !..

Çevreye ve alisilmisa biraz aykiri duran binanin, mimarin düsük çenesinden mi, yoksa önünden geçen insanlarin dikkatini çekmesinden, yani çevreden gelen gerekli gereksiz "vauv !" seslerinden mi bilinmez, isverenin mimarin gözünün içine bakmasi ve hiç olmazsa açilisa kadar sözünden pek çikmamasi olagan durum degil. Yani yigidi hirpalasak da hakkini vermek lazim..

Evet sayin meslektaslar. Bazen düsüncelerinizin hayata geçiyor olmasinin heyecani, "saftoron" yerine koyulmanizi unutturuyor. Çünkü aradan yillar geçtikten sonra, ne aldiginiz ücretin azligini ne de yaptiginiz tartismalari hatirliyorsunuz. Geriye sadece yaptiklariniz ve onun yansimalari kaliyor..

Olmus bitmis bir isi anlatirken kullandigim üslubun yadirganacagini düsünüyorum. Fakat kabul edersiniz ki adi "huysuz"a çikan bir mimar olmak kolay degil. Ayrica elli altisindan sonra da dogru bildigimi söyleyemeyeceksem ne zaman söyleyecegim ?.. "Peki biz gençler ne yapalim ?" diyeceksiniz. Örnegin benim gibi, cebinizde eve dönüs parasi yokken bile isverenin karsisina geçip, "isin üçe katlanmasindan dolayi bana borcun filan yok. Aramizdaki para muhabbeti bitmistir" deyip rahatladiginiz ve rahatlattiginizda inanin siz de özgürlügün tadini çikarabilirsiniz ..

Projeyi anlatmak için yola çikip bakin nerelere geldik.. Ilk laftan itibaren; "Surasinda su var, burasinda bu var" kuru muhabbeti sizi sikar diye düsündüm. Bu islerin perde arkasini bir nebze aktarayim istedim gençlere ve dedikodu seven akranlarima..

Bilgisayar görüntülerine ve açilir açilmaz çekilen fotograflara baktiginizda hemen fark edeceginiz gibi projeye göre önemli eksikler var. Örnegin ahsap cephe kaplamasi, ahsap reklam kulesi, cam selale, içerdeki çocuk oyun kösesi gibi.. Fotograflari Allah’tan hemen çekmisim. Çünkü bir yil sonra artik “eksikler” degil fena halde “fazlalar” var.. Örnegin, ahsap kule yerine son günlerde dikilen hormonlu bir çelik kule var ki tam bir dev robot.. Fotografini çekip de asabinizi bozmak istemedim.

Sonradan yapilacak olan 125/125 cm modüllü, suya dayanikli kontraplak cephe kaplamasinin güney yüzünde; bugünkü Bursa'nin, ön yüzünde de; tarihi Bursa'nin, duvar boyunda büyütülmüs fotografindan bazi kareleri seçip yapistiracaktik sözümona.. O günlerin ekonomik darbogazindan kurtulmak için biran önce isletmeyi açmak zorunda kalan isverenin telasini anlayisla karsiladim. Ne kadar geçerli olacagini zaman gösterecek diyerek, eksikleri sonra tamamlayacagimiza dair sahitli mahitli söz de aldim kendisinden. Ama sonra, bu garantiyi noterden de alsam fark etmeyecegini fena halde anladim. Sanki hiçbir sey olmamis gibi anlatmaya devam edelim en iyisi..

Baslarken çelik konstrüksiyon bir depo binasi vardi. Bu hale gelmesi için yine çelik ve ahsap beraberce kullanildi. Ve depo imaji kayboldu. Ahsap, Adana'da bir fabrikada emprenye edildi ebatlandi ve santiyeye geldi. Bir daha cila boya istemeyen, dis hava sartlarina 60 yil dayanikli bir yüzey elde ettik. Usta ve sabirli bir marangoz tarafindan çatildi.. Çogu elde mevcut profillerle yapilan çelik imalati da mat siyaha boyadik.. Dösemeler yine ahsap oldu. Korkuluklar; 10 cm çapli boruyu boyuna ikiye ayirtip, üzerine bir sürü delik delerek ve deliklere takilan kancalardan rast gele geçen bildigimiz halatla olustu..

20 cm çapli yuvarlak ahsap telefon direklerinden yapilmis kolonlar ve kirisler, mini çarsi olarak kullanilan bölümün çatisinda ve avludaki pergola direklerinde kullanildi. Burularak yere yaklastigindan ötürü halk arasinda "kirik çati" ya da "yikik çati" yakistirmasi yapildi. Diger dograma ve günes kiricilarda yine emprenyeli 5/10 , 5/15 ve 5/20 ler kullanildi. Organik formdaki çati ve cumba çatilarinda Shingle denilen Amerikan kiremit kullanildi..

Aldigim söz tutulsa idi yapilacak olan reklam kulesi; 32 m yüksekligi ile Türkiye'nin en yüksek ahsap yapisi olacakti . Üzerindeki rüzgar türbini ve günes panelleri ile kendi enerjisini üreterek bir ilke imza atacakti.. Hayali cihan deger..

Yerde, iki renk seranit ile, planlamanin genel hareketini aktaran bir çizgi uygulamaya kalktim ve döseyen ustalarla birlikte akla karayi seçtik. Gezdiginizde ne kadar basit oldugunu göreceksiniz. Fakat, eldeki resme ve yere bire bir çizmeme ragmen döseyenlerle yasadigimiz sikinti anlasilir gibi degil. Insanin eline malayi alip uygulayasi geliyor.. Bazen böyle karmasik sayilmayacak detaylarin bile imalatçiyi zorlamasi bence gençleri yildirmamali. Biraz da benim gibi "inatçi mimar" olmayi göze alip üstüne gitmeliler isin. Çünkü bittiginde herkes "degdi" diyor daima..

Içerde kat kat bir yuvarlak selale var. Alti temizlik deposu. Disarida da köseli, camdan selale ve avluya bakan bir havuz.. Fakat nedense bir yildir sulari akmiyor.. Sözüm ona suyu bol bir mekan yani.. Ayrica, sagda solda bol bol çiçeklik var.. Bahçedekiler hala yapilamadi ise de..

Mevcut çelik konstrüksiyon çati makaslarini ve eternit çatiyi da bir güzel siyaha boyayip asma tavandan kurtulduk. Isiya dayanikli, film sektöründe isikçilarin kullandigi özel ama ucuz bir beyaz kumastan yelkenler diktiririz dedik. Kumasi da aldik üstelik.. Onlari tellerle çati arasina rast gele gerecektik. Çatidan asagi büyük lambalar, asagidan yukari da aplik spotlar bu yelkenleri aydinlatacakti. Hem tavan masrafindan kurtulmus hem de özel bir aydinlatma efekti elde etmis olacaktik. Belki bir gün yapariz !..

Mal sahibi ile aramizda söyle ilginç bir konusma geçti. Isin bu kadar ucuza mal olmasina kimse inanmiyormus !. Benim için marifet sayilan bu bedeli kimseye söylemememi istedi... Çok para harcayabilmis olmanin övünç sayildigini ve isverenle mimarin beklentilerinin bazen ne kadar ters düsebilecegini anlatiyordu bu talep..

Maliyetin yüksekligi bir yandan övünç olurken diger yandan yakinma nedenidir.. Yani çift tarafli bir silah..Ateslendiginde ise kabagin mimarin basinda patlamasi kaçinilmaz.. Çünkü isletme sorun yasadiginda, plansizligin getirdigi nakit sikintisina düsüldügünde günah keçisi olarak “mimar”dan daha iyi bir neden bulunmaz.. Bu yüzden “Beni mimar mahvetti !” sarkisi isverenlerin pek hosuna gider..

Nitekim bir gün bir mimar arkadasimiz, mal sahibinin “çok para harcattigim için” sikayetçi oldugunu herkesin içinde söyleyiverdi. Üstelik de beni hep böyle pahali çözümler üretmekle suçladi sevgili meslektasim. Çizmede daha da yükselerek, böyle pahali islerden dünya kadar para kazanirken neden 72 model Ford’a talim ettigimi ve bir Ferrari satin almadigimi sordu. Galiba artik paralari gömdügüm çukuru hatirlamaliyim !.. Bunu bekliyordum.. “Mimar mimarin dostudur” sözünü ben uydurdum galiba. Yoksa latince deyimdeki gibi “kurdu”mudur dogrusu ?..

O sirada otuz kadar mimar arkadasimizla sohbet halinde idik. Sadece; “isveren bana tam tersini söylemisti !” diyebildim. Sonradan sunlar geldi aklima: Acaba ikiye bölünmüs boru ve halattan ibaret bir korkuluktan daha ucuz bir çözüm var miydi ? Acaba cila, boya istemeyen, altmis yil ömrü olan emprenye ahsaptan daha ucuz konstrüksiyon ve dograma yapilabilir miydi ?.. Yine acaba isverenin deposundaki 30 luk putrelleri kullanarak yaptigimiz ara kat daha nasil ekonomik olurdu ?.. Isin en çarpici yönü de tecrübeli sayilacak bir mimarin kendi gözü ile bu kiyaslamayi yapamayip isverenin oltasina takilmasi idi..

Bence fazla gevezeligin lüzumu yok !. Is kendisini anlatmali. Sanal görüntülerin yaninda, açilir açilmaz çekilmis fotograflari görüslerinize sunuyorum. Istanbul’dan Bursa’ya gelirken onbes kilometre önce, ana yol üstünde solda, Ovaakça çikisinda, Tan Lisesine bitisik olan lokanta ilginizi çekerse nelerin bana ait olmadigini daha iyi anlayacaginiza eminim..

Böylece günah çikartmis oldum. Artik bir kus kadar hafifim..
Saglicakla kaliniz..

 



 

 

 

Kuzine Lokantası
Yer: Bursa
   
   

Dış Görünüşler
İç Görünüşler
 
3D Çizimler
     
     

 

 

 

   
   

PROJELER
  YASiN MESCiDi Afyon
  BiR BENZiNCi CAMiSi Bursa
  KUZiNE LOKANTASI Bursa
  EKO YAMAÇ EVi Sanal
  METiN IZGARA EVi"Bir Ahşap Lokanta"