Bir seramik sanatçısının yaşam kesiti
Temel tasarım üzerine denemeler
Makaleler
Zihinsel enerji üzerine sohbetler ve uygulamalar;
bireysel ve toplumsal sağlık  
     

BİR TUHAF ÖZGEÇMİŞ
12 Haziran 1999

Bu güne kadar kimsenin özgeçmişini merak etmedim !. Nedeni ; kişilere ön yargı ile bakmamak isteği olsa gerek. Ne “yapmakta” ya da “söylemekte” oldukları ilgimi çekti sadece.

Bu konu açildiginda bana hak veren çogunluga ragmen, genel bir yaklasim olarak ; salt yapitlari öne çikarmanin , “giris taksimi olmayan saz semaisine” benzeyecegi israrla öne sürüldü ..Bu kulvarda yarismak istiyorsam, ise özgeçmisimle baslamam gerektigi bana kibarca anlatildi .. Kimseyi kirmak istemem !.. Dogru bildiklerimden de kolay ödün veremem. Bir orta yol olmali !..
Yasantinin ; sadece iyi seylerin soyutlanamayacagi “bir olaylar yumagi” oldugu inancindan yola çikarak , günahi ve sevabi ile “eksiksiz !” fakat farkli bir “özgeçmis” kaleme almak geldi aklima .Okuduklarim beni hep güldürmüstür. Ciddiye alinmamak yerine , bu güldürünün parçasi olmak istedim .Hos göreceginize inandigim gönül zenginliginize siginarak yaziyorum ..

8 Eylül 1947 Persembe saat 14.00 de , henüz öglen sicaginda ,özgeçmissiz olarak Ankara’da dogdum. Geçmisime dair bilgileri pek merak etmeyen ebem sayesinde dünyaya kabul edildim. Basak burcundayim.
1.62 boyundayim .. Kumral, ela gözlüyüm .Yukarida açikladigim nedenlerle “Özgeçmis” yazmanin gerekliligine artik katiliyor, yapitlarimin arkasindaki bilinmeyen gerçegi açikliyorum :

0-3 yas dönemi sanatsal etkinliklerime ait dokümanlar çok inandirici degil ..1951 yilindan baslayabiliriz : Dört yasinda iken Ankara’da Mithat FENMEN’den klasik piyano dersleri almaya basladim. FENMEN Bale Okulu ile, bale egitimi de ayni yil hayatima girdi. Piyano ve bale ile disiplinli beraberligimiz 13 yil sürdü. Bu arada Kurtulus Ilkokulundan 1959 yilinda mezun olup T.E.D Ankara kolejine girdim. 1963 sonunda ailece Ankara’dan ayrildik. 1966 yilinda Madison West High School Wisconsin U.S.A dan mezun oldum ve 1967 yilinda sinavi ilk siralarda kazanmama ragmen, diplomamin “tasdikli tercümesini” degil, “aslini” çok merak eden Akademi Yöneticileri sayesinde , Cevat DERELI atölyesinde bir yil misafir ögrenci oldum .Orada artan bilgi ve görgüm ,bazi yeteneklerimi köreltti anlasilan ki bu defa sonuncu olarak yedek listeden okula alindim. 1968 de Güzel Sanatlar Akademisinin “Seramik Bölümüne” girince “neden ilk, neden son sira?” gibi sorularin saçmaligini idrak ettim ve meslegimle “mutlu !” beraberligim basladi. Beni okula girer girmez kesfedip hayatima ipotek koyan, 69 da nisanlanip 71 de evlendigim esim de Akademi Mimarlik ögrencisi oldugundan “çifte kavrulmus” bir mutlulugum
vardi ..

Sanat dallari arasinda sadece malzemenin getirdigi uzmanlik disinda hiçbir ayrim ve öncelik olmamasi gerektigini anlatan ; “Yer-En,Sanat ve Seramik” baslikli seminerim yüzünden az kalsin “Seramik Düsmani” Ilan ediliyordum ..1972 de birincilikle mezun oldum . Ayni yil , ANDIÇEN Ödüllerinin de Seramik birincisi idim. Baska bir çalisma ile Heykel bölümünün yarismasina da girdim .Sadi ÇALIK’in “gönül ödülünü” alan yapitim, seramik ögrencisi oldugum için degerlendirme disi birakildi. “Haddini bildirme ödülü !” aldi. Kizim , benim okudugum okul olan simdiki Mimar Sinan’in “Mimarlik” Bölümünü, oglum “Heykel” Bölümünü bitirmek üzere .. Otuz yildir , bölümler arasi yabancilasmanin israrla sürdügünü çocuklarimda görüyorum ve sadece üzülebiliyorum .. Ailemizin mektebine henüz giremeyen bir “hazir oglum” daha var. Lise ikide ve 9 yildir korumamiz altinda. Ailedeki virüs bulasici degilse , belki bize “akil” verecek baska bir meslek seçer !..

Bu günlerde kalabaliklastik . Adapazari yöresinden küçük bir depremzede yürek , 8 yasinda ailemize katildi ..Kizlarimiz iki oldu !..

Ehliyetim var. Ama köy yolunda sürülerin ,sehir kalabaliginda insanlarin hayatini tehlikeye atmamak için araba kullanmiyorum. Mezun olduktan hemen sonra 1973 yilinda, Taksim’deki The Marmara (O zamanki Intercontinental Oteli) için açilan iki yarismanin ikisini de kazandim. Sonradan ögrendigimize göre sevgili jüri üyesi hocam isimler açilinca söyle demis ; “Yahu bu daha dünkü çocuk, ikisini birden beceremez !. Bunlardan birisini, ikinci gelen ‘deneyimli’ yarismaciya verelim ..” Öyle de oldu .. Daha sonra bu tavrindan pisman oldugunu bizzat kendisi anlatti saygideger hocam .. Topluma , “güven duyma özürlü bir genç daha” hediye ettiginin farkinda degildi .. O gün ögrendim ki ; ehliyet denilen sey bazen trafik polisine bile bir sey ifade etmiyor. Önemli olan birilerine “yakinimdir” dedirtebilmek !..

Kendi kanatlarimla uçmami hiç de yüreklendirmeyen bu gibi yaklasimlar beni , biraz “masa basi isi” sayilabilecek tercih noktasina getirdi. Yine ayni yil, “Istanbul Porselen Firmasinda , Sanat Atölyesi Yönetmeni” olmak niyeti ile ise alindim .. Kisa sürede firmanin yapisi ve yönetiminin ; kendi sonunu hazirlamakta oldugunu fark ettim. “Bu gidisle Istanbul Porselen yakinda batar !” kehanetini savurdum. Baktim ki aldiran yok , tekrar kendi kanatlarimi kusandim .. Kahve fallarimin tuttugunu söylerler. Galiba o yüzden , firma da batti ..

1973 de “50.Yil Karma Sergisinde”, Andiçen Ödülünü alan yapitim yeniden sergilendi ve birçok Ülkeyi dolasti. Sonra çocuklarimi büyüttüm. Onlar ; her yil açtigim sergilerimdi .. 1989 da “Bursali Seramik Sanatçilari karma sergisine” ögrencilerimle birlikte katildim . Bu arada; “Istanbul, Ankara, Bursa ve Elazig’da bazi isyeri ve evlerde” pano çalismalarim yer aldi.

18 yildir, Bursa’ya 18 km uzakliktaki Ürünlü köyünde yasiyorum. Bu köyün ,Kadiköy ya da Bakirköy ile hiçbir benzerligi yok !.. Tarihi zenginligi yillar boyu tüketilmis sirin bir ova köyü .. Esimin bürosu, benim atölyem ve evimiz orada .. Köyde zaman zaman seramik kurslari düzenledim. Çocuklarimin okullarinda amatör resim ve müzik ögretmeni olarak ilginç deneyimler yasadim. Uludag Üniversitesi Mimarlik Bölümü Ögrencileri ile kisa da olsa bir “sanat kültürü” alisverisimiz oldu . Artik ,tasarimin temelinde “sanat”in yer almasi konusunda hemfikiriz ..

On yildir ,dogu felsefesi üzerinde süren arastirmalarim ve deneyimlerimi meslegimle bütünlestirmeye çalisiyorum. Topragin ; yogruldukça güzellesen “temel madde” oldugunu, sirin ; boya degil ,bir cins cam oldugunu ,seramigin demlik ya da çanak olmanin disinda resmi ve heykeli bünyesinde barindiran örgün bir sanat oldugunu birçok kisiye anlatmaya çalistim. Hayati sanat gibi yasamak , bizzat sanat eseri üretmekten hep daha agir bastigi için, yeteri sayida üretim yaptigim söylenemez .. Ama artik , eylemi su üstüne çikarmaya karar verdim ve “Istanbul Estet Sanat Galerisinde” , uzatilarak bir buçuk ay sürdürülen sergimi hazirladim. 40 pano ve 11 heykelin iki üç tanesi disinda hepsi “99 rekoltesi” .. “Yepyeni bir üslupla karsilastigim için çok mutluyum” diyen Prof.Dr. Bülent Özer ve
makalelerimle yapitlarimi sürekli yayinlayan medyanin yogun ilgisi beni yüreklendirdi ..Aldigi yurt disi davetlere bakilirsa bu sergi, leylegi havada görmüse benzer ..

Hala inaniyorum ki beni yukaridaki yari mizahi satirlar degil yalnizca yapitlarim anlatabilir ..Ve onlarin düsündürdükleri !.. Yenilerini düslemeye basladim bile. Bir buçuk ay Istanbul’da , atölyeme kavusacagim günü iple çektim. Özgeçmisimi takdim ettim ve “özgelecegimi” olusturacak eylemlerde yeniden bulusmak üzere köyüme döndüm !.

 


 

 

 

Afet Erengezgin Seramik Çalışmaları  
 
 
 
>>  

 

 

 

 

 

 

 

                                                        

                                                        

Anasayfa