Bu
konu açildiginda bana hak veren çogunluga ragmen, genel
bir yaklasim olarak ; salt yapitlari öne çikarmanin , “giris
taksimi olmayan saz semaisine” benzeyecegi israrla öne sürüldü
..Bu kulvarda yarismak istiyorsam, ise özgeçmisimle baslamam
gerektigi bana kibarca anlatildi .. Kimseyi kirmak istemem
!.. Dogru bildiklerimden de kolay ödün veremem. Bir orta
yol olmali !..
Yasantinin ; sadece iyi seylerin soyutlanamayacagi “bir
olaylar yumagi” oldugu inancindan yola çikarak , günahi
ve sevabi ile “eksiksiz !” fakat farkli bir “özgeçmis” kaleme
almak geldi aklima .Okuduklarim beni hep güldürmüstür. Ciddiye
alinmamak yerine , bu güldürünün parçasi olmak istedim .Hos
göreceginize inandigim gönül zenginliginize siginarak yaziyorum
..
8 Eylül 1947
Persembe saat 14.00 de , henüz öglen sicaginda ,özgeçmissiz
olarak Ankara’da dogdum. Geçmisime dair bilgileri pek merak
etmeyen ebem sayesinde dünyaya kabul edildim. Basak burcundayim.
1.62 boyundayim .. Kumral, ela gözlüyüm .Yukarida açikladigim
nedenlerle “Özgeçmis” yazmanin gerekliligine artik katiliyor,
yapitlarimin arkasindaki bilinmeyen gerçegi açikliyorum
:
0-3 yas dönemi
sanatsal etkinliklerime ait dokümanlar çok inandirici degil
..1951 yilindan baslayabiliriz : Dört yasinda iken Ankara’da
Mithat FENMEN’den klasik piyano dersleri almaya basladim.
FENMEN Bale Okulu ile, bale egitimi de ayni yil hayatima
girdi. Piyano ve bale ile disiplinli beraberligimiz 13 yil
sürdü. Bu arada Kurtulus Ilkokulundan 1959 yilinda mezun
olup T.E.D Ankara kolejine girdim. 1963 sonunda ailece Ankara’dan
ayrildik. 1966 yilinda Madison West High School Wisconsin
U.S.A dan mezun oldum ve 1967 yilinda sinavi ilk siralarda
kazanmama ragmen, diplomamin “tasdikli tercümesini” degil,
“aslini” çok merak eden Akademi Yöneticileri sayesinde ,
Cevat DERELI atölyesinde bir yil misafir ögrenci oldum .Orada
artan bilgi ve görgüm ,bazi yeteneklerimi köreltti anlasilan
ki bu defa sonuncu olarak yedek listeden okula alindim.
1968 de Güzel Sanatlar Akademisinin “Seramik Bölümüne” girince
“neden ilk, neden son sira?” gibi sorularin saçmaligini
idrak ettim ve meslegimle “mutlu !” beraberligim basladi.
Beni okula girer girmez kesfedip hayatima ipotek koyan,
69 da nisanlanip 71 de evlendigim esim de Akademi Mimarlik
ögrencisi oldugundan “çifte kavrulmus” bir mutlulugum
vardi ..
Sanat dallari
arasinda sadece malzemenin getirdigi uzmanlik disinda hiçbir
ayrim ve öncelik olmamasi gerektigini anlatan ; “Yer-En,Sanat
ve Seramik” baslikli seminerim yüzünden az kalsin “Seramik
Düsmani” Ilan ediliyordum ..1972 de birincilikle mezun oldum
. Ayni yil , ANDIÇEN Ödüllerinin de Seramik birincisi idim.
Baska bir çalisma ile Heykel bölümünün yarismasina da girdim
.Sadi ÇALIK’in “gönül ödülünü” alan yapitim, seramik ögrencisi
oldugum için degerlendirme disi birakildi. “Haddini bildirme
ödülü !” aldi. Kizim , benim okudugum okul olan simdiki
Mimar Sinan’in “Mimarlik” Bölümünü, oglum “Heykel” Bölümünü
bitirmek üzere .. Otuz yildir , bölümler arasi yabancilasmanin
israrla sürdügünü çocuklarimda görüyorum ve sadece üzülebiliyorum
.. Ailemizin mektebine henüz giremeyen bir “hazir oglum”
daha var. Lise ikide ve 9 yildir korumamiz altinda. Ailedeki
virüs bulasici degilse , belki bize “akil” verecek baska
bir meslek seçer !..
Bu günlerde kalabaliklastik
. Adapazari yöresinden küçük bir depremzede yürek , 8 yasinda
ailemize katildi ..Kizlarimiz iki oldu !..
Ehliyetim var.
Ama köy yolunda sürülerin ,sehir kalabaliginda insanlarin
hayatini tehlikeye atmamak için araba kullanmiyorum. Mezun
olduktan hemen sonra 1973 yilinda, Taksim’deki The Marmara
(O zamanki Intercontinental Oteli) için açilan iki yarismanin
ikisini de kazandim. Sonradan ögrendigimize göre sevgili
jüri üyesi hocam isimler açilinca söyle demis ; “Yahu bu
daha dünkü çocuk, ikisini birden beceremez !. Bunlardan
birisini, ikinci gelen ‘deneyimli’ yarismaciya verelim ..”
Öyle de oldu .. Daha sonra bu tavrindan pisman oldugunu
bizzat kendisi anlatti saygideger hocam .. Topluma , “güven
duyma özürlü bir genç daha” hediye ettiginin farkinda degildi
.. O gün ögrendim ki ; ehliyet denilen sey bazen trafik
polisine bile bir sey ifade etmiyor. Önemli olan birilerine
“yakinimdir” dedirtebilmek !..
Kendi kanatlarimla
uçmami hiç de yüreklendirmeyen bu gibi yaklasimlar beni
, biraz “masa basi isi” sayilabilecek tercih noktasina getirdi.
Yine ayni yil, “Istanbul Porselen Firmasinda , Sanat Atölyesi
Yönetmeni” olmak niyeti ile ise alindim .. Kisa sürede firmanin
yapisi ve yönetiminin ; kendi sonunu hazirlamakta oldugunu
fark ettim. “Bu gidisle Istanbul Porselen yakinda batar
!” kehanetini savurdum. Baktim ki aldiran yok , tekrar kendi
kanatlarimi kusandim .. Kahve fallarimin tuttugunu söylerler.
Galiba o yüzden , firma da batti ..
1973 de “50.Yil
Karma Sergisinde”, Andiçen Ödülünü alan yapitim yeniden
sergilendi ve birçok Ülkeyi dolasti. Sonra çocuklarimi büyüttüm.
Onlar ; her yil açtigim sergilerimdi .. 1989 da “Bursali
Seramik Sanatçilari karma sergisine” ögrencilerimle birlikte
katildim . Bu arada; “Istanbul, Ankara, Bursa ve Elazig’da
bazi isyeri ve evlerde” pano çalismalarim yer aldi.
18 yildir, Bursa’ya
18 km uzakliktaki Ürünlü köyünde yasiyorum. Bu köyün ,Kadiköy
ya da Bakirköy ile hiçbir benzerligi yok !.. Tarihi zenginligi
yillar boyu tüketilmis sirin bir ova köyü .. Esimin bürosu,
benim atölyem ve evimiz orada .. Köyde zaman zaman seramik
kurslari düzenledim. Çocuklarimin okullarinda amatör resim
ve müzik ögretmeni olarak ilginç deneyimler yasadim. Uludag
Üniversitesi Mimarlik Bölümü Ögrencileri ile kisa da olsa
bir “sanat kültürü” alisverisimiz oldu . Artik ,tasarimin
temelinde “sanat”in yer almasi konusunda hemfikiriz ..
On yildir ,dogu
felsefesi üzerinde süren arastirmalarim ve deneyimlerimi
meslegimle bütünlestirmeye çalisiyorum. Topragin ; yogruldukça
güzellesen “temel madde” oldugunu, sirin ; boya degil ,bir
cins cam oldugunu ,seramigin demlik ya da çanak olmanin
disinda resmi ve heykeli bünyesinde barindiran örgün bir
sanat oldugunu birçok kisiye anlatmaya çalistim. Hayati
sanat gibi yasamak , bizzat sanat eseri üretmekten hep daha
agir bastigi için, yeteri sayida üretim yaptigim söylenemez
.. Ama artik , eylemi su üstüne çikarmaya karar verdim ve
“Istanbul Estet Sanat Galerisinde” , uzatilarak bir buçuk
ay sürdürülen sergimi hazirladim. 40 pano ve 11 heykelin
iki üç tanesi disinda hepsi “99 rekoltesi” .. “Yepyeni bir
üslupla karsilastigim için çok mutluyum” diyen Prof.Dr.
Bülent Özer ve
makalelerimle yapitlarimi sürekli yayinlayan medyanin yogun
ilgisi beni yüreklendirdi ..Aldigi yurt disi davetlere bakilirsa
bu sergi, leylegi havada görmüse benzer ..
Hala inaniyorum
ki beni yukaridaki yari mizahi satirlar degil yalnizca yapitlarim
anlatabilir ..Ve onlarin düsündürdükleri !.. Yenilerini
düslemeye basladim bile. Bir buçuk ay Istanbul’da , atölyeme
kavusacagim günü iple çektim. Özgeçmisimi takdim ettim ve
“özgelecegimi” olusturacak eylemlerde yeniden bulusmak üzere
köyüme döndüm !.
|